[code] [code]
 
site haritası  
  Anasayfa
  HÜSN-Ü HAT SANATINDAN
  Türk Hat Sanati
  Meşhur hattat lar
  Resim Galerisi
  Hat Sanatının Tekniği
  Günümüz hattatları
  Hattın Kullanıldığı Yerler
  osmanlıdönemi hat
  "malzemeler"
  Osmanlı Yazı Sanatında Ekoller
  Albüm=1
  ALBÜM=2
  kur'an-ıkerim sureve ayetleri
  Aranan linkler
  iletisim
  iletişim
  Forum
  EĞLENCE
  Galeri
  Anketler
  Yeni sayfanın başlığı
Bugün 11955 ziyaretçikişi burdaydı!
Türk Hat Sanati
Türk hat Sanatı denilince, Türklerin İslamiyeti kabul edişlerinden sonra okuma yazma vasıtası olarak seçtikleri Arap asıllı harflerle vücuda getirilen sanat yazıları anlaşılır. Ancak şunu hemen belirtelim ki Arap harfleri İslamiyetin zuhurundan sonra yavaş yavaş estetik unsurlar kazanarak, bu hal VIII. Yüzyılın ortalarından süratlenmiş; Türklerin İslam aleminde oldukları çağda zaten mühim bir sanat dalı haline gelmişti. Bu sebeple evvela Arap asıllı harflerin bünyesi ve İslam’ın ilk asırlarında gelişmesi hakkında kısa bir bilgi vermek gerekecektir.

Yazı sanatının İslam kaynaklarında en özlü tarifi Hat, cismani aletlerle meydan getirilen ruhani bir hendesedir.” cümlesiyle yapılmıştır ve hat sanatı, bu tarife uygun bir anlayış çerçevesinde asırlardır süregelmiştir. Çünkü bu yazı sisteminde harflerin çoğu kelimenin başına, ortasına ve sonuna gelişlerine göre bünye değişikliğine uğrar. Sanat haline dönüşüyle pek kıvrak bir şekle bürünen harflerin, birbirleriyle bitiştiklerinde kazandıkları görünüş zenginliği, hele aynı kelime veya cümlenin muhtelif terkiplerle yazılabilme imkanı, bu yazılara, sanatta arannılan sonsuzluk ve yenilik kapısını açık tutmuştur.

 Hat SanatıArap hattı, muhtelif devrelerde en fazla işlendiği bölgeye nisbetle, İslam öncesi anbari, hiri, mekki ve Hicret’ten sonrada medeni isimlerini alarak gelişti. İslam’ın kitap haline getirilen ilk metni olan Kur’an, işte bu mekki medeni hatla deri(parşomen) üstüne siyah mürekkeple, noktasız ve hareketsiz biçimde yazılmıştı ki, bu ilk örneklerde, elbette sanat mülahazası aranılmamıştır. Zamanla bu yazı iki tarza ayrıldı: Sert köşeli olanı mushaflara ve kalıcı yazışmalara tahsis edilerek, en ziyade Küfe’de işlendiği için küfi adıyla anılmaya başlandı.süratli yazılabilen ve sert köşeli olmayan diğer tarz ise günlük işlerde kullanıldı; yuvarlak ve yumuşak karakterinden dolayı sanat icrasına uygun bir hal aldı. Yeni yazı cinslerinin bazıları, nisbet ifade eden isimlerinden de anlaşılacağı gibi, tomar hattı esas alınarak onun muayyen nisbette (yarımi üçte bir, üçte iki) küçültülmüş kalemiyle yazılıyor, bu küçülmede yazılar yeni hususiyetler kazanırken, yazma aletinin adı olan kalem bu nisbete dayanılarak hat manasına da kullanılıyordu.

Abbasiler devrinde gittikçe gelişen ilim ve sanat hareketleri sayesinde büyük merkezlerde ve bilhassa Bağdad’da kitap merakı ve bunları yazarak çoğaltan “verrak”lar artmıştı. İşte bunların kitap istinsahında kullandıkları yazıya verraki, muhakkak veya ıraki deniliyordu.VIII. asır sonlarından itibaren hat sanatkarlarının güzeli arama gayreti neticesi ölçülü olarak şekillenen yazılar asli ve mevzun hat ismiylede anılmaya başlandı. Bu yazıları ileri bir merhale’ye eriştirenler arasında, ayrı bir mevkii olan İbn Mukle(? – 328/940), hattın nizam ve ahengini kaidelere bağladı ” bu yazılara “nisbetli yazı” manasına mensub hattı denildi.

 Hat SanatıBu gelişmeler olurken küfi hattı da bilhassa mushaf yazılmasında parlak devrini sürüyordu. Yayıldığı nisbette farklılıklar gösteren küfi, şimali Afrika ülkelerinde daha yuvarlaklaşarak bilhassa Endülüs’te ve Mahrip’te mağribi adıyla hükümranlığını korudu. Daha çok abidelerde görünen iri küfi hattı da, bazı tezyini unsurlarla birlikte, dekoratif bir mahiyet kazandı. Mensub hattının yukarıda verraki adıyla geçen ve umumiyetle kitap istinsahına mahsus olup bu sebeple neshi de denilen şeklinden, XI. Asrın başlarında muhakkak, reyhani, ve nesih hatları doğdu. Bu devrin parlak ismi olan İbnü’l-Bevvab (? – 413/1022), İbn Mukle yolunu değiştirdi ve XIII. Asır ortalarına kadar da uslüb sürdü. O zamana kadar düz kesilen kamış kalemin ağzını eğri kesmekte onun buluşudur ve bu hal yazıya büyük letafet kazandırmıştır. Aklam-ı Sittenin bütün kaideleriyle hat sanatındaki mevkiini alışıyla yukarıda tanıtılanlar dışında bugüne sadece isimleri kalmış bulunan birçok hat cinside unutulmaya terkedilmiş oldu. (mesela; sicillat, dibac, zenbur, mufattab, harem, lului, muallak, mürsel vb)

 


 
   
 
 
Kamunun türbanlısı
Ahmet Hakan
İki vatan...
Bekir Coşkun
Tribünlerin kafa karışıklığı hükümete yansıdı gibi
Oray Eğin
Hedefimizi bilen var mı peki?..
Hıncal Uluç
ODTÜ eski hocasına sahip çıkma...
Abbas Güçlü
Bir daha anlatmaya çalışayım
Fehmi Koru
İnsanı nasıl delirtirler Aysel...
Ece Temelkuran
Hayırlı yenilgi
Rıdvan Dilmen

Selçuk Yula
Yanlış sorulara doğru cevaplar
Haşmet Babaoğlu
8 kişilik kalecisiz Fener'i yen sonra da çocuklar gibi sevin!..
Kazım Kanat
Yazarlar Sitene Ekle
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol